"Let thy Food be thy Medicine and thy Medicine be thy Food." – Hippocrates

29 Ocak 2010 Cuma

RALF Beslenme Sistemi
(Raw and Living Foods-İşlenmemiş Canlı Gıdalar)

Maksimum düzeyde sağlık, gençlik ve güzellik için; mümkün olduğunca organik bitkisel ürünün, gıdaların besin değerlerini neredeyse tamamen yok edici herhangi bir işleme maruz kalmadan, en besleyici haliyle yani canlı -pişirmeden pişirilmiş, başka bir deyişle geleneksel tarzda pişirilmemiş- olarak tüketimini öneren bir yaşam biçimidir.



İşte RALF'i seçmek için Tam 40 Neden:
1. Yataktan tamamen uyanık, daha önce hiç olmadığınız kadar göz alıcı derecede canlı ve sağlıklı kalktığınızı hayal edin!
2. RALF birçok hastalığın kolaylıkla iyileştirilmesinde etkili olup, çok ciddi hastalıklarda bile tedavi sürecine önemli derecede olumlu destek olur.
3. RALF ile fazla kilolar kendiliğinden eriyip kaybolur!
4. RALF ile zamanı geri döndürerek gençleşmek bile mümkün!
5. RALF ile hücrelerinizi ve vücudunuzu sadece canlı gıdaların içerdiği canlı vitamin, mineral, enzim ve diğer hayat veren maddeler ile besliyorsunuz. Hayatınıza hayat katan bu değerli besin maddeleri pişirilmiş gıdalarda maalesef büyük ölçüde hasar görmüş ya da tamamen yok olmuştur.
6. Gıdalar 46 derecenin üzerinde pişirildiğinde, yediğiniz yemekte artık CANLI ENZİMLER YOKTUR!
7. Vücudun her işlevi için enzimlere ihtiyacı var. Nefes almak, hareket etmek, konuşmak ve benzeri herşey için CANLI ENZİMLERE ihtiyacımız var, HAYAT için CANLI ENZİM GEREKLİ! Bu bilgiden sonra gıdaları pişirerek, enzimlerini yok ederek, yer miydiniz? Düşünün bir kez enzimleri mi yok ediyoruz, yoksa kendimizi mi?
8. Üstelik RALF sağlıklı, güzel bir hayat için canlı gıdaları önerirken muzlu kremalı tarttan vazgeçin yerine canlı gıdalarla hazırlanan her şeyi tadını çıkararak doya doya yiyin diyor...
9. RALF tatlıları o kadar zengin çeşitli ve yararlı ki dilediğiniz kadar yiyebilirsiniz! Hem de hiç suçluluk duymadan ve daha da önemlisi KİLO ALMADAN!
10. Gıdaları pişirdiğinizde ilk kaybedilen şey içerdikleri besin değeri yüksek ÖZSUlarıdır. Oysaki vücudumuzun %60-%75'lik bölümü sudan oluşmuştur ve canlıdır, yani CANLI besine ihtiyaç duyar. Üstelik sebze ve meyveler doğal hallerinde bu CANLI özsular ile doludur.
11. Geleneksel yöntemlerle pişirdiğimiz gıdalardaki proteinin yaklaşık %50'si pişirme sırasında yok olmaktadır. Pişirmenin gıdaya verdiği zarar bununla da kalmaz. Proteinin yanı sıra vitamin ve minerallerin de yaklaşık %50-%80'i de yok olur. Bu durumda ne yiyoruz, pişmiş boş bir balon mu?

Bugün Öğle Yemeğinde MSG'li Tahta Var. Tam Gurme Yemeği!!!!

Ne yiyeceğimizi ne içeceğimizi şaşırdık. Paranoya geldi geçecek gibi de değil. Markette annesine yalvaran çocuklar: anne ne olur şu gofretten al bana diye. Gofret 50 Krş, anne niye almasın hem çikolatalı, hem sütlü karamelli, hem de besleyici?!? Bir de çok ucuz. Ya-HU nasıl imal edip bir de para kazanarak bu fiyata satabiliyorlar?!?

Anne: 5 tane alayım da oğlana her istediğinde veririm. Bir daha market, bakkalla uğraşmam. A bak ne güzel, bir de yeni besleyici MSG* varmış içinde. Vallahi şu bilim adamları ne mükemmel çalışıyorlar. Biz çocukluğumuzu yaşayamadık, bizim zamanımızda bir horozlu-elmalı şeker bir de biskuit vardı. Çikolata hayaldi.

*MSG: Monosodium glutamate (E 621). Kuru tahtayı bile çikolata gibi tatlandırma gücü!

28 Ocak 2010 Perşembe

Sağlıklı Bebek Yetiştirme Rehberi

Sağlıklı ve Çevreci Bebek Hareketi'nin lider isimlerinden pediatri uzmanı Dr. Alan Greene bu kullanışlı rehber ile anne babalara gebelik, bebek bakımı hakkında değerli tavsiyeler veriyor. Anne ve bebek beslenmesinden tutun, ilaçları daha etkin kullanmaya kadar uzanan bu akılcı önerilerin tümü bebeğinizi koruyup gözetirken doğanın da gönlünü alabilmenizi sağlayacak. Bu eser, profesyonel çözümlerin ve bilimsel araştırmaların yanı sıra zehirli kimyasal içermeyen boyalar, bebeğinizin hassas cildine uygun bakım ürünleri, ekolojik bebek bezleri gibi piyasada bulabileceğiniz yüzlerce ürün hakkında ipuçları sunuyor.

DR. ALAN GREENE: Sevilen pediatri uzmanı, Sağlıklı ve Çevreci Bebek Hareketi'nin öncülerinden, kendi alanında önemli bir otorite. İnternette "çocuk sağlığı kahramanı" diye tanınan Dr. Greene, Stanford Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesi. Onu daha yakından tanımak için. www.DrGreene.com web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

22 Ocak 2010 Cuma

"Let thy Food be thy Medicine and thy Medicine be thy Food." – Hippocrates















Dün Rawfood öğrencim, aile dostumuz Seda bizim ofisteydi. Mehmet Abi buğday çimin var mı diye çıkagelmişti. Grip olmuş; elinde, burnunda mendil, akan gözlerle sabahın erken saatinde imdat diyordu. Sadece Seda mı imdat diyen acaba? İmdat diyenlerin farkında mıyız acaba? Yoksa başta kendimiz imdat istediğimizden mi, gözümüz, vücudumuz, beynimiz sadece kendi halimizle uğraşıp durur hale gelmiş acaba?

Dün bir ara alışverişe çıkmıştım. Mandalina, muz, kara lahana, pazı falan almaya. Marketten içeri girer girmez cep telefonlarının komik zilleri gibi hapşıran ve öksüren, gözleri sulanmış, nefes almakta zorlanan, renkleri siyaha dönmüş, daha da önemlisi “canlılığını” kaybetmiş 10'a yakın insan dikkatimi çekti. Marketin bir diğer ucundan ise neşeli kahkahalar, sesli ve canlı konuşmalar havada dolanıyordu.

Eeee KOÇ burcu olmak zor vesselam. "The curiosity kills the cat! (Merak kediyi öldürür!)" durumu... Merak işte; bu iki farklı insan grubu acaba nasıl bir market alışverişindeler de bu hal içindeler der demez, kendi alacaklarımı sonraya bırakıp önce soluk yüzlü manituların, hapşıran boğa, öksüren tilkilerin yanına yürüdüm hızlıca. O büyük, tekerlekli alışveriş arabalarına neler yüklemişler neler bir görseydiniz. Aile boyu Coca-Cola'lar, sütlü-fıstıklı çikolatalar, kesme şekerler, renk renk peynirler, irili ufaklı kutu kutu sütler, kıyma-işkembe-bonfile kokteylleri, kızartmalık ayçiçek yağı, Riviera zeytinyağı, hazır poşet pudingler, jöleler ve daha neler neler! Tüm cesaretimi toplayıp orta yaştan bayağı bir gün almış ve saydığım bu muhteşem(!) alımları gerçekleştiren bir teyzenin yanına yaklaştım. Pardon, kusura bakmayın ama size bir şey sorabilir miyim acaba dedim. Teyze acele acele beyaz un paketini kaparken “efendim” deyince; “Neden hastasınız biliyor musunuz acaba?” diye sordum. “Evet, dün akşam pencereden baktım rüzgar yemişim” dedi, dedi de dedi. Yok, sizi bu satınaldıklarınız hasta ediyor dedim. Deli midir nedir dedi ve kasaya koşturdu. Ben de... Arkamdan bakıyor, belli ki korkutmuşum teyzeyi. Uzaktan izleye durdum. Kasiyerle mücadelesinden sonra tam 227TL ödedi ve gitti. Teyze nefes almakta zorlanıyor kapıdan çıkarken, bir defa daha hapşırıvereyim içerde de öyle gideyim demiş olacak ki herhalde, kendisinden 3 defa daha ses geldi.

Koştum diğer kahkaha ile gülen canlı insanların yanına, hala oradalar. Ellerinde ufak alışveriş sepetleri ve içlerinde mandalina, elma, lahana, havuç, avokado, meyve-sebze. Bir de ekmek. Nasıl canlılar, nasıl tatlı tatlı sohbet ediyorlar kendi aralarında. Sormaya gerek yok. Her şey apaçık: aldıklarının çoğunluğu Canlı Gıda.

RawVeganismin, canlı gıdalarla beslenme sisteminin, yani RALF (Raw and Living Foods) Beslenme Sistemi’nin annesi Ann Wigmore'un dediği gibi: “Canlı gıdalar yaşayan bedenler, ölü gıdalar ölen bedenler yaratır.” Farkı yaşayan çok iyi bilir. Yaşamayanların çoğunluğu imkanı yok anlayamaz ve “Zor bu işler dünyaya bir kere geldik, aman canım atın ölümü arpadan olsun (hayvanlığının kabulü)” gibi anti-christ bir tavırla, cehaletin verdiği cesaretle saçmalar dururlar. Cehaleti yenmenin tek yolu okumak, öğrenmek ve hayata geçirmek. Tatmadığımız, yaşamadığımız bir şey için nasıl yorum yapabiliriz ki?

Seda'ya 2 kap Buğday Çimi verdim. “Sen iyileşene kadar günde en az 60ml içeceksin, çocuklar da bol bol içsin. 500 ml taze sıkılmış karışık meyve suyu, 500 ml taze hazırlanmış karışık sebze suyunu da unutma her gün. Bol bol klorofil almaya çalış, tüketebildiğin kadar". Oturmaya bekleriz yine Seda’cım, Mahmut’a da çok selam...